Makale
Çağ körleşmesi ve “gönüllü kölelik” olarak özgürlük!
Modernlik, “yenileÅŸmek” demek. Bu kavram, yalnızca iki asırdır kullanılıyor. “Modernlik” kavramı ilk kez ortaya çıktığında, Batı’da da yadırgandı; modern düÅŸünürler, bilimadamları, “modernlik” kavramına hep mesafeli yaklaÅŸtılar.
SözgeliÅŸi, Francis Bacon, 17. yüzyılda, Batılıların “modern” deÄŸil, “kadîm” olduklarını iddia etmiÅŸti. Çünkü “yenilik, yenileÅŸme” olarak algılanan “modernlik”in, Batılıların modernlikle birlikte geliÅŸtirdikleri meydan okumayı, “küçülteceÄŸi”, hatta “küçük düÅŸüreceÄŸi” düÅŸünülüyordu.
O yüzden Bacon, modern meydan okumanın, bütün antikiteyi harekete geçiren, keÅŸf-i kadîm ilkesine dayanan bir tecrübe olduÄŸunu hatırlatıyor, modern meydan okumanın aslında bütün geçmiÅŸi ihata etmesi anlamında “kadim” bir tecrübe olduÄŸunu öne sürüyordu.
HUMANÄ°ZM’DEN MODERNLÄ°ÄžE: Ä°NSANIN TANRILAÅžTIRILMASI VE YOKOLUÅžU
Felsefî olarak modernlik, 14. yüzyılda, “hümanizm”le tohumları ekilen, 15. yüzyılda Rönesans’la, 16. yüzyılda Reformasyon’la ivme kazanan, 17. yüzyılda “akıl çağı”yla, 18. yüzyılda ise, “aydınlanma çağı”yla kıvamını bulan bir “hareket”ti.
BaÅŸlangıçta mesafeli yaklaşılan “modernlik” kavramı, aydınlanma çağı’yla birlikte, kutsandı.
Türkçeye baÄŸlamından koparılarak, son derece yanlış bir ÅŸekilde “insancıllık” diye çevrilen Hümanizm, gerçekte insanın tanrılaÅŸtırılması sürecinin baÅŸlangıç noktasıydı.
Hümanizm, Batılı insanın, Kilise otoritesinden, dolayısıyla Tanrı’dan kopma ve tanrılaÅŸma sürecinin tohumlarını ekti. Rönesans’la, Kilise otoritesi sarsıldı; Reformasyon’la, büyük ÅŸizma / parçalanma yaÅŸandı ve Kilise otoritesi çöktü.
Sonuçta Modernlik, Heidegger’in yerinde tanımlamasıyla, insanı, “her ÅŸeyin ölçüsü ve ölçütü” hâline getirdi ve tanrılaÅŸtırdı.
MODERN TOPLUM: Ä°ZLEME VE KONTROL
Ä°nsanın tanrılaÅŸtırılmasının, insanın özgürleÅŸmesi olarak algılanması, Tanrı fikrinin ve hakikat fikrinin yitirilmesine, araçların amaç hâline getirilmesine, “araçsal akıl”ın hükümranlığını ilan etmesine ve hayatın çölleÅŸmesine yol açtı.
Åžu an içinden geçtiÄŸimiz postmodern süreç, aynı zamanda, post-hümanizm sürecidir. Post-hümanizm, insan-merkezci bir dünyadan kaçışın adıdır.
Modernlik, birey’i, devlet’i, ulus’u kutsamıştı. Postmodernlik, bireyi de, devlet’i de, ulus’u da çökerten bir süreç.
Modernlik sürecinde, birileri, bizi açıktan izliyor, kontrol ediyordu. Postmodernlik sürecinde ise birileri, bizi gizlice dikizleyerek kontrol ediyor.
POSTMODERN TOPLUM: DROMOKRASÄ° VE DÄ°KÄ°ZCÄ°LÄ°K
Postmodern süreç, yeni-sömürgecilik sürecidir: Yeni sömürgecilik, modern dönemde olduÄŸu gibi, açıktan izleme ve kontrole deÄŸil, büyük ölçüde medyalar yoluyla, örtük kontrol sürecine dayanır. Önceki yazıda da dikkat çektiÄŸim gibi, burada panopticon (bir merkezden izleme ve kontrol) iÅŸlemi deÄŸil, synopticon / dikizleyicilik iÅŸlemi devrededir.
Synopticon, televelo programlarında olduÄŸu gibi, küçük azınlığın, büyük çoÄŸunluk tarafından dikizlenmesi iÅŸlemidir.
Açıktır ki, dikizleme olgusu, açıktan izleme olgusundan daha tehlikelidir.
Postmodern toplumda, synopticon olgusu, iki ÅŸekilde hükmünü icra ediyor:
Birincisi, dikizleme ÅŸeklinde.
Ä°kincisi de, sinemadan televizyona, internetten sanal âleme kadar, medyalar, hayatımıza yön veriyor; hayatımız hem medyatikleÅŸiyor, hem de medyalar üzerinde/n iÅŸliyor. Böylelikle medyalar, zihinlerimizin gizli efendileri konumuna yerleÅŸiyor.
Postmodern toplum, bütün medyalar üzerinden üretilen sanal gerçeklerin, yaÅŸanan, fiîlî gerçeklerden daha gerçek olduÄŸu bir hiper-gerçeklikler toplumu: Ä°maj, gerçek’ten daha gerçek ve daha etkili artık.
Modern toplumda, bir ÅŸekilde de olsa, siyasî haklar rejimi demokrasi egemendi.
Postmodernlikte ise, hızın, hazın ve ayartının, insanları, estetize yöntemlerle, baÅŸtan çıkararak yönlendirdiÄŸi, hayattan kaçırarak (stadyuma, müzikhole, sinema salonlarına, barlara vesaire doldurup) hayata tutundurduÄŸu dromokratik bir toplum egemen.
ÖZGÜRLEÅžME Mi, KÖLELEÅžME MÄ°?
Bu, tam anlamıyla, çaÄŸ körleÅŸmesi hâl-i pür melâlidir: Bütün insanlığın Batı’ya mahkûmiyeti ve bütün insanlığın kendinden mahrûmiyeti: Postmodern, popüler, yoz ve vulger kültürün bütün dünyayı düzleÅŸtirmesi, tektipleÅŸtirmesi ve bütün diÄŸer kültürleri yok etmesi!
Postmodern toplum, gösteri’nin, ÅŸovun, ayartı’nın hükümranlığını ilan ettiÄŸi, geçmiÅŸ ve gelecek zaman duygusunun iptal edildiÄŸi, bütün insanlığın sadece bura’ya ve ÅŸimdi’ye (egosuna, bencilliÄŸine, bedenine, fetiÅŸlerine) hapsolduÄŸu, tek bir zamanın, geniÅŸletilmiÅŸ bir geniÅŸ zaman’ın insanları kuÅŸattığı, insanın algı kapılarının kapandığı, her ÅŸeyin mübah olduÄŸu (anything goes), hazcı, izafileÅŸtirici ve hiçleÅŸtirici bir toplumdur.
Ä°nsanlar, bütün küre ölçeÄŸinde, hem çağın aÄŸlarına ve baÄŸlarına hapsoluyorlar hem de hazlarının ve arzularının kölesi hâline geliyorlar.
Ä°nsanın geçmiÅŸ ve gelecek zaman duygusunu iptal eden, algı kapılarını kapatan, insanı hıza, haza ve ayartıya hapseden çaÄŸ körleÅŸmesi, bütün özgürleÅŸme biçimlerinin ayartıcı gönüllü köleleÅŸme taleplerine dönüÅŸtüÄŸü ontolojik bir yokoluÅŸ sürecidir.
Ä°nsanlık, belki de ilk defa, özgürleÅŸme’nin hız, haz ve ayartı’yla gönüllü köleleÅŸme biçimine dönüÅŸtüÄŸü bir yokoluÅŸ sürecine doÄŸru hızla, hazla ve tam gaz koÅŸturuyor!
yenisafak.com
Henüz yorum yapılmamış.